16 Aralık 2012 Pazar

oltayla kedi avlayan adam

“kedi oltaya gelmeyi seviyormuş meğer”

adam yemi takmış fırlatmadan önce yerde sektirip duruyor kediye doğru oltanın ucunu. ben o banka gelip oturmadan da bu oyunu oynamışlar belli. belki kedi oranın kedisi, gelen herhangi biriyle de oynuyor bu oyunu. belki de balık tutan adam oranın balık tutan adamı, gelen herhangi bir kediyle de oynuyor bu oyunu. belki ikisi de oralı. ama şunu biliyorum. oranın bir yabancısı var, o da benim. o kedi ne kadar oranın kedisi, o balık tutan adam ne kadar oranın balık tutanın adamı ise ben de işte oranın o kadar yabancısıyım. kulağımdaki müziğin ritmine göre dans eden balonlara bakıyorum. o balonların orada plastik mermi atan bir tabanca ya da tüfekle vurulmak üzere durdukları ne kadar gerçekse, benim müziğime göre dans ettikleri de o kadar gerçek. böyle şeyler düşünüyorum. sonra yaşlıca bir adam kedinin önüne atıveriyor küçük balığı. balığa acıyorum. az önce de kediye acıyordum. kokluyor, patisinin ucuyla bir iki dürtüp bırakıyor balığı kedi. ve aniden yine beliriveren o oltanın yerde seken ucuna doğru hamle yapmaya hazırlanıyor. lan! diyorum. kalkıp gidiyorum oradan.

o sırada yanımdaki adam: o sırada yanımda oturan adam içinse şöyle gelişti her şey: gelip yanına oturduğu adam denize baktı,  baktı, baktı, sigarasını içti, sonra lan! deyip kalkıp gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder